26. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Prof.Dr. Aytuğ Atıcı, CRI Türk Türkiye'de Tuğçe Akkaş'ın hazırlayıp sunduğu Manşet programına konuk oldu.
Haber Merkezi
Suriye'deki "Güvenli Bölge"nin oluşturulması amacıyla Türkiye ve Rusya arasında gerçekleşen Soçi Zirvesi hakkında değerlendirmelerde bulunan Aytuğ Atıcı, varılan mutabakatın sahada ne gibi değişiklikler getireceği konusunda açıklamalar yaptı.
Mutabakat öncesinde, operasyona ara verilen 5 günlük sürecin çok değerli olduğunu belirten Atıcı, "Operasyonun durduğu günlerde zaman zaman saldırılara maruz kalsak da silahların susması, barış görüşmeleri açısından umut vericiydi. Rusya ile varılan mutabakat sonucu verilen 150 saatlik süre de barış süreci için çok sevindirici. Harekâtın bu şekilde durmasını barışa giden yolda önemli olarak görüyorum." diye konuştu.
“TÜRKİYE BELLİ BAŞLI ALANLARDA KONTROLÜ SAĞLADI”
Türkiye'nin mutabakat öncesi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yaptığı 120 saatlik anlaşma sonrası beklediği geri çekilmeyi göremediğini vurgulayan Atıcı, "Bunun en büyük sebeplerinden biri Türkiye'nin 480 km'lik alanda etkili olmak istemesidir. Öte yandan Rusya ile varılan mutabakat sonucu 120 km'lik alan içerisinde kontrolü sağlayacaktır. Mutabakatın 3. maddesine bakarsak eğer Tel Abyad - Resulayn arasındaki bölgede, mevcut Barış Pınarı Harekât alanında, şu ana kadar Türkiye'nin elde etmiş olduklarını koruyacağını anlıyoruz." dedi.
"Türkiye'nin 30 km derinliğe inemediğini, belli başlı alanlarda kontrolü sağladığını görüyoruz." diyen Aytuğ Atıcı sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapılan bazı açıklamalarda 120 km'lik alanda 30 km'lik derinliğe inildi ve YPG/PYD çekildi deniliyor. Hayır, bu böyle değil. Bunu anlayabilmek için mutabakatın 6. maddesine göz atmamız gerekiyor. Münbiç ve Tel Rıfat yani Fırat nehrinin hemen batısındaki iki bölge için YPG/PYD gibi unsurların tamamının çıkarılacağı belirtiliyor. Ancak geri kalan 120 km'lik alan için mevcut durumun korunacağı ifadelerini görüyoruz."
Anlaşmanın diğer bir maddesine dikkat çeken Atıcı, şunları kaydetti: "Biz bütün dünyaya 32 km'lik bir alanı etki altına alacağız diye haykırmış iken, sadece 10 km'lik bir alanda Rusya ile ortak devriye gezmeyi kabul ettik. Yani istediğimizin çok daha gerisinde bir kazanım elde etmiş olduk. Soçi anlaşmasına bakınca Suriye ile oluşturulan 10 km'lik güvenli bölgenin sınırında Rusya Askeri Polisi ve Suriye'nin silahlı güçleri olacak. Kontrol Türkiye'nin elinde olmayacak. Burada da istediğimizi elde edememiş oluyoruz. Rusya'nın Türkiye'yi tamamen sınırın arka hattına itmemesi ve 120 km'lik bölgede mevcut durumunuzu koruyun demesinin sebebi ise o bölgede IŞİD teröristlerinin varlığıdır. Daha önce de Türkiye'nin ABD ile yaptığı anlaşmada denildiği gibi eğer Türkiye oraya askeri birlik gönderirse IŞİD'lilerin de sorumluluğunu üstlenmiş olacaktı ve oldu. Bütün bunların hiçbirini kazanım olarak görmemiz mümkün değil."
"YPG/PYD UNSURLARININ ÜNİFORMA DEĞİŞTİREREK KENDİ YERLERİNİ MUHAFAZA EDECEKLERİ ANLAŞILIYOR"
Suriye'den gelen bilgilerin YPG/PYD unsurlarının Suriye rejimine katılmak istediğini, yönetimin de buna sıcak baktığını aktaran Aytuğ Atıcı, "Daha önce sınırımızda bulunan YPG/PYD unsurlarının sadece üniforma değiştirerek kendi yerlerini muhafaza edecekleri anlaşılıyor. Hâl böyle olunca Suriye'ye girmemize sebep olan güvenlik tehdidini çözememiş olduğumuzu görüyoruz. Bütün bunları göz önünde bulundurunca hiçbir kazanımımızın olmadığını söyleyebilirim." değerlendirmesini yaptı.
Soçi mutabakatında iki tarafın da "Adana Anlaşması"nı teyit ettiğine dikkat çeken Atıcı, sözlerine şöyle devam etti: "Adana Anlaşması'na göre şöyle bir durum var. Türkiye ile Suriye, sınırlarının kendi taraflarındaki terörü bitirmek için iş birliği yapar deniliyor. Bu ne demektir? Türk ordusu sınırlarını korumak için kendi tarafına geri dönecektir. Suriye ve Türkiye iş birliği yaparak kendi sınırlarını korumaya devam edecektir. Ancak geçmişte Tayyip Erdoğan ve avanelerinin tutumu sonucu Esad ile iş birliği zor olacaktır. Adana Anlaşması'nın uygulanabilirliğinin zorluğu neticesinde Soçi Anlaşması'nın 4. maddesinde Rusya'nın bu durumu kolaylaştırıcı rol oynayacağını iki taraf da kabul etmiştir. Mademki biz buralara gelecektik niye istediğimizi elde edemedik? Mademki biz Adana Anlaşması'na uyacaktık o zaman Suriye'ye niye girdik? Bu soruların cevapları bulunmadığı sürece içimiz rahat etmeyecektir. Adana Anlaşması'nın bu işleri çözmeyeceğini ve daha da karıştıracağını söyleyenlerdenim. Bu operasyon bitecek ve Türk ordusu geri dönecek, herhangi bir şekilde YPG/PYD unsurları tam olarak çekilmediği sürece bu operasyonu devam ettirmeyeceğiz, vaziyet bunu gösteriyor diye ifade etmiştim. Bu söylediklerim Soçi Anlaşması'ndan önceydi ve ben ne söylediysem aynı sonuçlar anlaşma ile birlikte ortaya çıktı. Sonuç itibarıyla bu kadar şehit verdik, masraf ettik, bütün dünyayı karşımıza aldık. Eğer Kıbrıs Harekâtı'nda olduğu gibi yaptığımız işe gerçekten inanmışsak, bütün dünyayı karşımıza alsak dahi bu operasyona devam etmeliydik. Yani Türkiye'yi yönetenler biz söz verdilerse o sözü tutmalıydılar. Bu nedenle bu harekât, yandaş medyada yaygara yapıldığı gibi dünyanın en başarılı harekâtı falan değildir. Kimse kimseyi kandırmasın. Sadece ABD ile yapılan anlaşma öncesi ve sonrası Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlerin söylemlerine, elimizde kalanlara baksınlar. Bu bir parti siyaseti değildir. YPG/PYD 120 saatin sonunda geri çekilmezse harekât kaldığı yerden devam edecektir, bunların başını ezeceğiz diyen cumhurbaşkanıdır. 5 günün dolması sonucunca operasyonun durdurulduğunu ve sürenin 150 saate uzatıldığını görüyoruz. Bunlar devletimizi yönetenlerin basiretsizliğinin bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını tüm dünya önünde sarsan hareketlerdir. Bu nedenle, keşke bu harekât hiç yapılmasaydı. Daha önceden yapıldığı gibi diplomasi ile çözüm yolları aransaydı. Tüm dünyaya bu şekilde haklılığımızı ve kararlılığımızı anlatmalıydık ve bu işi Adana mutabakatı çerçevesinde çözmek istediğimizi söylemeliydik. Ama Türkiye olarak biz ne yapaktık? Asla Suriye ile görüşmeyeceğimizi söyledik ve hâla o noktadayız."
“Suriyelilerin geri dönüşü konusunda ne düşünüyorsunuz?" soru başlığı altında ise şunları söyledi: "Suriyelilerin buraya gelmesi ve kontrolsüz bir şekilde Türkiye'nin içine yerleşmeleri hata idi. Yaklaşık 4 milyon insana, 8 yıl gibi bir süre geçtikten sonra dönüp, 'sizi sınır dışı edeceğiz' denilmesi de doğru değildir. Sığınmacı insanları kabul ettiyseniz zorla geri gönderemezsiniz. Güvenli bölge oluşturup sığınmacıları oraya göndermek yanlış. İnsanlar hangi bölgeden geldi ise oraya dönmek isteyecektir. Arap kabilelerini bölgedeki Kürt grupların içine yerleştirmek teorik olarak da pratik olarak da mümkün değil. Bu koşullarda bu insanlar Türkiye'den Suriye'ye geri dönmeyecektir. Çünkü Türkiye'ye gelen Suriyeliler, Suriye'de kalan kişiler tarafından vatan haini olarak görülüyorlar. Ancak ve ancak bu insanların can güvenlikleri sağlandıkları takdirde bu mantıklı bir şey olur. Bu koşulların sağlanmadığı takdirde, sığınmacıların gönderilmesi insan haklarına da aykırıdır. Türkiye'nin yapması gereken Suriye ile masaya oturup, bu insanların güvenliğini sağlayıp, kendi rızaları olması durumunda sığınmacıları ülkesine göndermektir. Bu insanlar Türkiye'ye davet ile gelmişlerdir ve zorla gönderilemezler."