Haber Merkezi
Kafkas halkları Büyük Sürgün’ün 152. yıldönümünde, düzenleyecekleri Anma Programı ile atalarını anacak.
Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği yönetim kurulu, Nobel Oteli’nde düzenlediği basın toplantısı ile program hakkında bilgi verdi.
Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Ş. Şamil Koç, yaptığı açıklamada, 152 yıl önce yaşanan acıları unutmayan tüm Çerkesler ve Çerkes dostlarına seslendi.
Anma Programı’nın; 21 Mayıs Cumartesi günü saat 20:30’da Özgecan Aslan Meydanı’nda düzenleneceğini belirten Koç, programda; açılış konuşmaları, Çerkesler, soykırım ve sürün tarihçesi bilgilendirmesi, yitirilenler anısına Çerkesce dua okunması, mezarsız bırakılanlar için saygı nöbeti, direniş andının okunması, denize çelenk ve karanfil bırakılması etkinliklerinin yapılacağını bildirdi.
1,5 MİLYONDAN FAZLA İNSAN ANAYURTLARINI TERK ETMEK ZORUNDA BIRAKILDI
Konuşmasında; Çerkes sürgünü ile ilgili de bilgiler veren Başkan Koç, “Kuzey Kafkasyalılar, Rus imparatorlarının yüzlerce yıl süren saldırılarıyla büyük bir soykırıma uğradı. 21 Mayıs 1864'de Çarın muzaffer komutanı Grandük Mikhail’in, ‘Ya Rusya’nın içlerine dağıtılmayı kabul edersiniz, ya da ülkeyi terk edersiniz’ ültimatomu ile kitleler halinde ülkelerinden atıldılar.
1859 - 1866 yılları arasındaki ‘Büyük Sürgün’ döneminde Kafkasya’dan Adigeler ile Abazalar yüzde 80 - 85 düzeyinde; Ubıhlar tamamıyla; Oset, Çeçen ve Dağıstanlılardan da ayrı ayrı yüzde 5 - 10 oranlarında olmak üzere 1,5 milyondan fazla insan anayurtlarını terk etmek zorunda bırakıldı. Taman, Tuapse, Anapa, Tsemez, Soçi, Adler, Sohum, Poti, Batum limanlarında gemilere ‘istif edilen’ Kafkasyalılardan sağ kalanlar, Balkanlar’da Köstence, Burgaz, Varna, Anadolu’da ise İstanbul, Sinop, Samsun ve Trabzon limanlarına indirildi.
Sürgünler ‘halifenin ülkesinde’ hayata tutunma mücadelesi verirken, geride bıraktıkları topraklarına Slavlar, Kozaklar, Gürcüler, Ermeniler ve Rumlar yerleştiriliyordu.
YENİ ÜLKE…
Kafkas sürgünleri, Osmanlı Devleti’nin böylesine ani ve kitlesel göçlere hazırlıklı bulunmaması nedeniyle, çıkış limanlarında, yollarda ve ilk yerleşim yerlerinde fiziki uyumsuzluk, salgın hastalıklar, özellikle sıtma gibi nedenlerle 500 bin civarında kayıp verdiler. Doktor Şerafettin Mağmumi’nin 1910 yılında yazdığına göre, Kafkasların yayla havasından gelmiş 74 bin insanın, sıcaklığıyla meşhur Çukurova’ya yerleştirilmesi sonucu bir-iki yılda sayıları 4 binlere düştü.
Osmanlı yönetimi Kuzey Kafkasyalı mültecileri, İmha tehdidi altında olmaları, İslamlık sıfatı ve devletin toleransına olan güvenden kaynaklanan müracaatları, boş devlet arazilerinin imarı ve yeni üretim gruplarının ekonomiye katılması, gelen göçmenlerin muharebe güçlerinin üstünlüğü, sadakatlarından istifadeyle devlet otoritesi tanımayan konar-göçerlerin medenileştirilmesine sağlayacakları katkıyı düşünerek kabul etmiştir.
TAMPON OLARAK SORUNLU BÖLGELERE YERLEŞTİRİLDİLER
Göçmenlerin vergilerden, askerlikten muaf tutulmasına, hemen çadır verilmesine, fakirlerin evlerinin devlet tarafından yapılmasına, çiftçilik için hayvan ve teçhizat teminine, tohumluk ve yemeklik verilmesine, asayişlerinin teminine dair emirleri bildiren talimatnameler yazılmışsa da, ilerleyen zamanda gelen kitlenin devletin imkanlarını aşan bir sınıra dayanması sebebiyle, yardımlar sadece çok düşkünlere günlük tayın gibi durumlara dönüşmüştür.
Kafkas sürgünleri yönetim tarafından belli bir plan dâhilinde iskân edildiler. Yerleşimlerde hem ülkenin seyrelen nüfus dokusunu sıkılaştırmak, hem Müslümanların azınlık olduğu bölgelerde İslam nüfusunu artırmak, hem de muharebe yeteneklerinden azami istifade edebilmeye dikkat ediliyordu.
Sorunlu bölgelerde tampon olma, bataklıkları ıslah ve tarıma kazandırma, özellikle Marmara bölgesinde bozulmuş olan müslüman nüfus dengesini düzeltme ve ordunun asker ihtiyacını karşılamada Çerkes sürgünlerden olabildiğince faydalanılmaya çalışılmış, Suriye, Filistin ve Balkan hudut bölgelerine yerleştirilmiştir.
Kafkas sürgünleri, Osmanlı İskan Politikaları doğrultusunda iki ana hat üzerinde yerleştirildiler: Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Yozgat, Kayseri, Kahramanmaraş çizgisini izleyen ilk yerleşim bölgesi Hatay’da Türkiye Cumhuriyeti topraklarından çıkarak bugünkü, Suriye ve Ürdün topraklarında devam etmektedir. Bu hattın çevresindeki Muş, Kars, Adana vb. illerde de Kafkas kökenlilere ait yerleşim yerleri bulunmaktadır. İkinci bir hat ise yine kabaca, Güney Marmara yöresindeki Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Düzce illeri boyunca uzanmaktadır. Ayrıca Kütahya, Afyon, Konya, Aydın vb. illerde de yer yer küçük Kafkas köylerine rastlanmaktadır” dedi.
YİNE SAVAŞ, YİNE SÜRGÜN…
Geri dönmek ve anayurtlarını Rus bağımlılığından kurtarmak kararında olan Çerkes göçmenlerin, 1877 - 1878 harbinde, kendi atları ve silahları ile gönüllü olarak akın akın Anadolu ve Rumeli’deki cephelere koştuğunu anımsatan Başkan Koç, süvari güçlerinin neredeyse tamamını Kafkasyalı göçmenler oluşturulduğunu vurguladı.
Ş. Şamil Koç, “Ancak şansları yaver gitmedi. 14 yıl önce Balkanlara yerleştirilen Çerkesler de, 1878 yılının 3 Mart’ında imzalanan Ayastefanos ve aynı yılın 13 Haziran’ında imzalanan Berlin anlaşmaları gereğince Suriye, Filistin ve Anadolu’ya nakledildiler. Balkanlarda iskan edilen Kafkas sürgünleri ikinci kez göç ettirilmiş oldu” dedi.
TUTUNMA DÖNEMİ
Zorunlu göçlerin Kuzey Kafkasya halkları için tam bir yıkım olduğunu vurgulayan Koç, yerleştirildikleri bölgelerde, devlet tarafından kendilerine gösterilen arazileri o güne kadar yayla, otlak gibi şekillerde kullanmakta olan yerli halkla çatışmalara girmek zorunda kaldıklarını söyledi. Koç, “Başlarını sokabilecekleri evlerini yapmak, verilen arazileri ıslah etmek, ekip dikmek, kendi ihtiyaçlarını görebilir hale gelmek yıllarını aldı” dedi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURULUŞUNDA KAFKASYALILAR
Kafkasyalılar’ın, Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda da aktif rol aldığını dile getiren Başkan Koç, “Erzurum Kongresinde belirlenen 9 kişilik Temsil Heyeti’nin 2 üyesi Kafkasyalıdır (Bekir Sami Bey ve Rauf Bey). Sivas Kongresi tarafından seçilen Heyet’i Temsiliye üyelerinin sayısı 16 kişidir ve bunların da 5’i Kafkasyalıdır. Amasya Mülakatı’nda hazır bulunan ve karara iştirak eden Mustafa Kemal Paşa, Hüseyin Rauf Orbay, Bekir Sami Kundukh, Salih Paşa ve Cemil Cahit Toydemir’den oluşan beş kişilik heyetten sadece Mustafa Kemal Paşa Kafkasyalı değildir. İki hükümet adına söz söyleyen 5 kişiden 4’nün Kafkasyalı olması, Kafkasyalıların Türk kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında ne denli etkin bir destek verdiklerinin açık bir kanıtıdır. Savaş öncesi yapılan bu çalışmalar bir yana, İzmir’in İşgali ile başlayan gayri nizami savaşta da Çerkesler ön cephelerdeydi. Yunanlıların ilerlemesini durduran Ethem Salihliyi ele geçirdi. Ardından Anadolu’daki isyanları bastırdı. Ethem manevralarıyla düzenli ordunun oluşturulması için Ankara’daki hükümete zaman kazandırdı. Bu arada düzenli ordunun kuruluşu döneminde Ethem ve Ankara’daki hükümet arasında anlaşmazlıklar oldu. Bunun üzerine Ethem Bey 1921 Ocak ayı ortalarında Yunanlılardan bir geçiş koridoru isteyerek kuvvetlerini dağıttı. 1922 sonu ile 1923 yılı başlarında Ethem Bey’e ve Anzavur Ahmet’e destek verdiği öne sürülen 14 Çerkes köyünün halkı, suçlu-suçsuz, çoluk-çocuk, yaşlı-genç ayırımı yapılmadan cebren Doğu Anadolu’ya sürgün edildi.
TÜRKİYE’DE 3,5 MİLYON KAFKASYALI VAR
1867 yılında 800 bin ila 1 milyon civarında bir nüfusun Osmanlı toprağında olması gerekir. 2007 yılında olması gereken Kuzey Kafkasyalı nüfus 6 milyon 500 bindir. Bunların yarısı asimile olmuş olsa Türkiye’deki Kuzey Kafkasyalı nüfusu en az 3,5 milyon olarak kabul etmek gerekir. Ve bu nüfusun (çoğu 40 yaş üstü) en az üçte birlik kısmı da dilini hala konuşabilmektedir.
İç göç yaşayan Çerkesler, kent ortamında dillerini, geleneklerini ve sosyal hayatlarını devam ettiremediler. Yeni nesiller hızla ana dillerini unuttu. Sadece izole kırsal alanlarda kalanlar lisan ve kültürel kimliklerini koruyabildiler. Şehirleşen Kuzey Kafkasyalılar Türk lisan ve kültürünü benimsemektedir. Bu yüzden şehirli gençlik arasında lisanını bilenler artık istisnadır.
KAFKASLAR, KÜLTÜRLERİNİ YAŞATMA ÇABASINDA
Türkiye Cumhuriyetindeki yasal örgütlenme olan Kafkas Kültür Dernekleri sayesinde Anavatan Kuzey Kafkasyadaki Çerkes Yönetim birimleri ve halkı ile iletişim güçlendirilmeye çalışılmakta, dil kursu, halk dansları eğitimi başta olmak üzere, Çerkes geleneksel yaşam tarzı olan Khabze ile ilgili çalışmalar yapılmakta, Arşiv ve kütüphaneler oluşturulup, Çerkes Toplumunun varlığını sürdürebilmesi için gayret sarf edilmektedir.
Her yıl geleneksel bir yas günü olarak anılmakta olan 21 Mayıs Çerkes Sürgünü anma etkinlikleri, bu yıl Mersin Özgecan Aslan Meydanında saat 20:00’da halkımıza açık bir organizasyon olarak gerçekleştirilecektir.
Yaşadığımız acılar ve sebeplerinden ders çıkarılarak, dünyanın daha mutlu insanların yaşadığı bir yer haline geleceğine ilişkin ümitlerimizle, tekrar teşekkür ederim” şeklinde konuştu.