Modern çağın tüm hızından kurtulup kendimize uğradığımızda, “ne umabiliriz?” ve “ne eyleyebiliriz?”, soruları, aklımızın köşesindeki sorular arasında yer alır. Tüm bu sorular olmakta olanların anlamını bulmaya yönelik ilk sorgulamamızdır. Bu sebeple sorgulamaya, bir “ben” olarak en iyi tanıdığımızı düşündüğümüz kendimizden başlarız.
Ummak ve eylemek insanın en güçlü edimselliğidir. Tanımına ilişkin aktif, toplumsal ve üretken varlık belirlemeleri onun bu edimselliğinin dışavurumudur. Diğer bir deyişle, ummak ve eylemek insan kimliğini oluşturan bilincin açığa çıkmasındaki imkândır. Bu çerçevede umuda dair imkanlar yaratmanın peşine düşmek, insanı kendine getiren, vareden ve insanı ontolojik bir varlık olarak doyuran, gelecekte kendini aktif bir özne olarak kurabilen bir güçtür.
Marx’ın da belirttiği üzere, insanın kendi doğasına yabancılaşması kapitalist toplumun en temel kötülüğüdür. Çünkü ortak yaşam idealinden uzaklaştığımız ya da vazgeçtiğimiz kapitalist zaman ve mekanda, kapitalizmin hız ve tahakküm düzenine maruz kalır, çürümeye başlar ve bozunuma uğrarız. İnsan-doğa çelişkisi, insan-insan çelişkisi artar ve artık insan denen varlık hem doğaya hem de kendine yabancılaşır. İşte asıl mesele budur, yabancılaşma ve kötülük artık sıradanlaşır. Bu bağlamda insanın kendini geist varlığı olarak açması, umudun gücüyle eylemde bulunması bir anlamda özgürlüğün en temel ve büyük adımı olmakla birlikte sözünü ettiğimiz yabancılaşmaya, kötülüğe ve üstelik sıradanlaşmaya karşı ciddi bir başkaldırıdır.
İnsanın umuda bağlı üretkenliği, üretkenliğinde söz hakkının olması kendinin bir özne olarak orada yer aldığını kavramasıdır. Modern çağda eylemine/ürününe yabancılaşmanın hüküm sürdüğü zemini aşmanın yolu da budur: mümkün olan bilinci açığa çıkaracak eylemlilik halini sürdürmektir. Bu eyleme/yapma edimselliği, insanın insan olma bilincinden, tahayyül etme, hayal kurma potansiyelinden kaynaklanan bir eylemliliktir. Bundan dolayıdır ki buradayız, birlikteyiz ve kötülüğe karşı başkaldırmakla meşgulüz. Aklıma Nazım Hikmet’in şu dizeleri geliyor, tüm güzelliklerin birilikteliği adına:
“…
Ne üs kurmaya geldim yıldızına
ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe
Koka-kola satacak da değilim
selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
bedava ekmek ve bedava karanfil adına
mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına
"Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber"
diyebilmek adına
evlerin
yurtların “
dünyaların
ve kosmosun kardeşliği adına