Kültürhane’nin mutfağından değil, buyur ettiği sofrasından bir sesim ben.
Ama öyle bir sofra ki bu, size sahte bir nezaketle izzet-i ikramda bulunup, özel hissettirmek gibi ticari kaygılardan çok uzak. Başköşeye buyur etmek yok, zira başköşe yok.
Ucundan çektikçe büyüyen bir sofraya diz çökmüşüz hepimiz.
Hasbelkader, sevgili Bediz’in Suriyeli hemşerilerimizle ilgili bir sunumuna katılmıştım sendikada. Kısa bir süre sonra ayrılmış ülkeden, gitmeden hemen önce onu bilmiş olmak mı, bu kadınla arkadaş olmalıyız diye düşünmemden mi, onun hiç tanımadığı birini sosyal medyada kabul etme inceliğinden ve o sosyal medyanın bana Kültürhane’nin hazırlıklarını çok erkenden iletmiş olması gibi onlarca küçük tesadüf, getirip önüme sanki bir inci tanesi gibi bıraktı Kültürhane’yi.
Sabah işe gitmeden gidip gelip camlarından içeri baktığım doğrudur. O günden bugünü mü hissettiysem nedir, inanılmaz bir sevinç; sanki hayatımdaki dönüm noktalarından birine son virajı alıyorum. Açılış günü, onca kalabalığı görüp arada kaybolmuş olmanın verdiği hüzün de sanırım işbu yüzden. Bizim için biricik, onlar içinse kocaman bir sevgi seli.
Ama ben şu son bir senede edindiğim kadar dost-arkadaş edinmedim ömrüm boyunca. O kadar çok karşılaşmaya, o kadar çok arkadaşlığın kurulmasına veyahut pekişmesine vesile oldular ki, o sevgi seli Kültürhane’nin sınırlarını aştı, hepimizi sarıp sarmaladı.
Bırakın son bir seneyi, şu dünyada kendimi bu kadar ait hissettiğim, bir memleketim var yıllardır rüyalarıma giren, bir de yarısı kütüphane yarısı kafe, içi bir dolu hikâye Kültürhane.
Bir gün hatta öyle aşka gelmişim ki, yüzlerine karşı ihraçlarına sevinmiş olduğumu bile söyledim kısık bir sesle.. Sonrası nasıl bir pişmanlık ama, ah dilimi eşşek arıları soksun. Çok sevip de nasıl anlatacağını bilememek bu olsa gerek.
Ama burası bizim, hepimizin derken o kadar samimiler, öyle naifler ki. Sanki öyle davranmayan her birimiz, kalplerini kırıyormuşuz gibi hissettirecek kadar içten bir “değil mi” sorusu var altında. Şüphesiz hepimizin, sormaya gerek yok.
Hissettirdiği ise çok sevdiğim bir şiir gibi… Biz dostların arasında, güneşin sofrasındayız.
Hani tam da olmanız gereken yerde durduğunuzu hissettiğiniz büyüleyici anın benzeri, bağlamanın akordunu tutturduğunuz son vuruş gibi.
İşte ben de doğru yerdeyim en sonunda. Dosdoğru insanların yanındayım. Birazdan hep bir ağızdan nefis bir türkü söyleyeceğiz, ağzımız kulaklarımızda, yüreklerimiz kocaman. Soframız geniş.
Yeni dostlarla karşılaşmayı beklemekteyiz.