Hediye Eroğlu
Sağlık emekçileri ülke genelinde 15 Aralık’ta gerçekleştirecekleri iş bırakma eylemi öncesi iktidara sorunlarının çözümü için seslendi.
Acil servisler dışında hizmet verilmeyecek eylem öncesi Mersin’de sağlık emekçileri Tabip Odası’nda bir araya geldi. SES Mersin Şubesi, Genel Sağlık İş, Birlik Dayanışma Sendikası, Mersin Aile Hekimleri Derneği yetkililerinin katıldığı basın açıklamasını Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen okudu.
İktidarın savunduğu ve uyguladığı sağlık sisteminin toplum sağlığı için artık önemli bir risk halini aldığını ifade eden Antmen, “Bu sistemin yürütülmesi olanaksızlaşmıştır. Koronavirüs salgını mevcut sağlık sisteminin, toplum sağlığını korumak bir yana daha da riske attığını çok acı bir şekilde önümüze koymuştur. Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, iş özel sağlık işletmeleri ve zenginleri korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımamış; salgın döneminde dahi bu anlayışından vazgeçmemiştir. Yüzlerce insanımız, sağlık çalışanı yaşamını yitirirken; onlar sağlık sistemlerinin, şehir hastanelerinin güzellemeleriyle günlerini geçirmektedirler” dedi.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARI YOKSULLUKLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILDI”
Sağlık emekçileri salgın döneminde canla başla çalışırken aynı zamanda işsizlikle, işten atılmalarla, yoksullukla karşı karşıya bırakıldığını anlatan Antmen, “Sağlık çalışanları "artık bu şartlarda çalışamıyoruz" diyerek istifa ederken, emekli olurken; genç hekimlerimiz başta olmak üzere sağlık emekçileri yurtdışına göç ederken tüm bu sorunları konuşmak, çözüm önerilerimizi iletmek için Sağlık Bakanı'yla görüşme taleplerimizi defalarca ilettik. Sağlık Bakanı'nın hekimlerin, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını, sağlık ve yaşam sorunlarını, toplum sağlığını sağlık emek meslek örgütleriyle konuşmasından daha doğal ne olabilir? Bu görüşme taleplerini karşılamak Sağlık Bakanı'nın bizlere ve topluma karşı sorumluluğu değil midir?” diye sordu.
“İKTİDAR BİLMEZDEN DUYMAZDAN GELİYOR”
Yaşamlarına mâl olan bunca sorunlarını duymazdan, görmezden gelen iktidarın her şeyi gördüğünü ve bildiğini belirten Antmen, “Yaşanan sorunları ne yazık ki pandemi döneminde çok daha belirgin olan salgını değil algıyı yönetmeye çalışarak, kendisini bir şeyler yapıyormuş gibi göstermeye çalışarak, yok saymaktadır. Bunun en son örneği de hekimlerin, sağlık çalışanlarının artık yoksulluk sınırının çok altına düşmüş; açlık sınırına kadar gerilemiş gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme yapacağı iddiasıyla getirdikleri yasa tasarısıdır. Ancak yasa tasarısı TBMM'ye getirildiği gibi hızla geri çekilmiştir. Daha önce Meclis'te bütün partilerin oybirliğiyle getirilen düzenleme, 11 Aralık tarihinde bir kez daha komisyona getirilmiş ve içtüzüğe aykırı olarak komisyon başkanının imzasıyla geri çekilmiştir.
Bizler tasarının yeterli olmadığını, bütüncül olmadığını, tüm sağlık çalışanlarını, tüm hekimleri kapsamadığını belirtirken bu teklif bile bize fazla görülmüş; ne zaman tekrar Meclis'e getirileceği, varsa eksiklerin yasa tasarısına eklenerek neden tamamlanmadığı gibi sorular havada bırakılarak usule aykırı bir şekilde geri çekilmiştir. Mecliste milletvekillerine iktidarın resmî olarak veremediği sözel cevap, emekli hekim maaşlarının bu düzenlemeyle çok yüksek olacağı ve bunun kabul edilir olmadığıdır” ifadelerini kullandı.
“DÜZENLEME İLE HEKİM ÜCRETLERİ YOKSULLUK SINIRINA BİLE ULAŞMIYOR”
Sağlığın ağır ve tehlikeli işler kapsamında olduğunu vurgulayan Mehmet Antmen şöyle devam etti: “Yapılan işin niteliği, riski, eğitim düzeyi ve yoksulluk sınırı gibi daha birçok kriter ele alındığında yapılan düzenlemenin bile yetersiz olduğunu ifade ettik. Yapılan düzenleme ile hekim ücretleri yoksulluk sınırına bile ulaşamamaktadır. İktidara belirtmek isteriz ki emekli hekimlere vereceğiniz ücret yüksek değildir; çalışanlara verdiğiniz ücret düşüktür. Sağlık ekip işidir; ekibin her bir üyesi, insanca yaşayacak bir ücret ve güvenli çalışma koşullarında ekip olarak, iş barışı bozulmadan çalışmak istemektedir. Ekonomi de sağlık gibi iflas etmiş durumdadır ve maaşlarımız açlık sınırının dahi altındadır. TBMM'de yaşanan bunca süreçte Sağlık Bakanı'na defalarca, yeniden yeniden seslenmemize rağmen ne yazık ki yine sessiz kalmış ve halen de kalmaktadır. Sorumlu olduğu çalışanların hakları için sessiz kalan bakan görevini bir kez daha yapmamıştır: İstifa bizlere vereceği en iyi cevap halini almıştır.
İktidara ve Sağlık Bakanlığına çeşitli açıklama, eylem ve yürüyüşlerle anlatmaya çalıştık yine söylüyoruz: Salgın döneminde yaşamımızı da ortaya koyup verdiğimiz emeğin böyle/daha fazla değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Toplum sağlık hakkı; emeğimiz ve geleceğimiz için artık g(ö)rev zamanıdır.”
“BİRLİKTELİĞİ GÖSTERME GÜNÜDÜR”
“Gün dayanışmanın, birbirimize, mesleklerimizin taşıdığı güce güvenmenin; yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür” diyen Antmen, “Emeğimiz üzerinden kendini var eden, sömürenlere dur demenin ‘bbiz birlikte güçlüyüz’ü göstermenin günüdür. Bu mücadele sadece hekimler, sağlık emekçileri için değil; tüm toplum için, hepimiz için. Ne toplumu ne sağlık emekçilerini ne de diğer emekçileri dinleyen bir iktidar, emeğimize sahip çıktığımızı bir kez daha görecektir. Toplumun sağlık hakkına, bizlerin emeğine göz dikmiş iktidarı g(ö)rev ile uyarmaktan başka bizlere çare kalmamıştır. Her g(ö)rev etkinliğinde olduğu gibi acil hastalar, diyaliz hastaları, gebeler, çocuk aciller, kanser hastaları, yoğun bakım hastalarının bakımı aksamayacak; Covıd-19 veya Covıd-19 şüphesi ile başvuranların poliklinik ve klinik tedavilerine devam edilecek; diğer hastalarımıza nöbet düzeninde sağlık hizmeti verilecektir” şeklinde konuştu.
“KÖLELİĞİ DAYATAN ÇALIŞMA DÜZENİNE SON VERİLMELİ”
Yapacakları iş bırakma eyleminin gerekçelerini ve taleplerini anlatan Antmen şöyle devam etti: “Sağlıkta özelleştirmeci, hastanelerimizi satan politikalara karşı bu uyarı g(ö)revini; koruyucu sağlık hizmetlerini savunmak, emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ücret talebimiz, güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmesi, güvenceli çalışabilme talebimiz, şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri, sağlıklı çalışma ortamları talebimiz, Covid-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılması içindir. Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verilmesi; ek göstergelerin 3600'den 7200'e kadar kademeli olarak yükseltilmesi içindir.”
“15 ARALIK’TA İŞ BİRAKACAĞIZ”
Sağlık alanına yansımış sorunların bütünden kopuk olmadığını anlatan Antmen şunları söyledi: “Eğitim, ekonomi gibi birçok alanda yürütülen yanlış politikalar sağlık alanına da aynen yansımıştır. Mevcut iktidar işçiye, emekçiye hiçbir yaşam hakkı tanımazken emekçilerin emeğine, yaşamına göz dikmiştir. Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak; 15 Aralık 2021 günü yaşadığımız sorunları dile getirmek ve çözüm talep etmek adına iş bırakarak Sağlık Bakanlığı'nı ve iktidarı uyaracak; sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar karar alma süreçleri içinde yer alacağımız sağlık sistemi inşa edilinceye kadar birlikte mücadele edeceğiz. Pandemi dönemi boyunca desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz topluma da çağrımızdır: Yapacağımız eylem ve etkinliklerde sağlık hakkımız için birlikte olalım. Mücadelemiz yalnız kendimiz için değil, sağlığa erişim hakkı ve nitelikli sağlık hizmeti alabilmemiz içindir. Sesimizi duyun ve acil durumlar dışında sağlık kurumlarına gelmeyerek eylemlerimize destek verin. Bu g(ö)rev emeğimize, geleceğimize, halkın sağlık hakkına sahip çıktığımızı gösteren bir uyarıdır. Artık toplumun, sağlık çalışanların çığlığına kulak verilmelidir. İktidar bilmelidir ki hekimlerin, sağlık çalışanlarının, emekçilerin söyleyecek sözü, sağlık sistemini değiştirecek gücü vardır. Kısacası emek bizim ise söz de bizimdir!
İktidar bilmelidir ki; taleplerimiz kabul edilmediği, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını düzeltecek bir düzenleme hızla Meclis'e getirilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir. Bir kez daha uyarıyoruz: Oyalama değil hakkımız olanı istiyoruz!”