Gazete.
Gazetecilik.
Son çeyrek yıllık döneme baktığımızda mesleğimizin hep gündemde olduğunu fark etmemek mümkün değil.
“Daha beteri olmaz artık” diye diye bu noktaya gelmişiz.
Varlığımız veya yok oluşun kıyısında oluşumuz artık kimsenin umurunda değil.
Çünkü hafiflemişiz.
Özgül ağırlığımızdan kaybetmişiz.
Ne kadar önemliyiz artık bilmiyoruz.
Önemimiz veya varlığımız kimlerin ne kadar işine geldiğimizle orantılı sanki.
Ama hala dizayn ediliyoruz.
Yerelde, genelde fark etmez.
Ne atabiliyor, ne de satabiliyor hükümranlar.
“Lazım olabilir” kutuları olur ya.
Oradayız işte.
Yerelden bahsedeyim kısaca;
Burhanettin Başkan döneminde tanıştık kalıba sokulma çabaları ile.
Ama en azından terbiye etme girişimleri yoktu.
Geldi geçti;
Son iki yıldır durum daha farklı.
Yeni yerel yönetimin çalıştayları ile başladı gazeteciliğin örselenip, terbiye edilerek bir kalıba sokulma çabaları.
Sürer mi?.
Sürerse nereye kadar gider?.
Bilmiyorum.
Aslını sorarsanız merakta etmiyorum.
Zaman geçer, su akar yolunu bulur diye düşünenlerdenim.
MTSO’nun düzenlediği konferansta kaldı aklım.
“Dezenformasyon Çağında Gazetecilik”
Konu güzel.
Düşünce iyi.
Etkinlik kusursuz.
Ama;
Sorulacak soru da çok, söylenecek sözde;
Gazeteler “ilan” sopası ile cezalandırılıyor mu?.
RTÜK Kafasına göre kanalları kapatıyor mu?.
Dağıtım çıkmazı ile gazetelerin okuyucu ile bağı kesiliyor mu?.
Ekonomik çıkmaz yayın organlarını boğuyor mu?.
Gazeteciler işsiz kalıyor mu?.
Türkiye’nin böyle bir gündemi var.
Bunların konuşulması, tartışılması gereken bir dönemde bu konferansın yapılması kime ne getirir.
Tüm bu saydıklarım ile ilgili ağızlarından, kurumlarından bir kelime çıkmayanların böyle bir konferans düzenlemeye hakları var mı?.
“Çarpıtılmış” habercilik olmaz.
Olmamalıdır.
“Gazetecilik bir kamu hizmetidir” diyebilenlerin önce “özgür basın” için söyleyecekleri, yapacakları olmalıdır.
Sözünüz yoksa susun.
“Dezenformasyon” sebebi olmayın.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim.
Mersin Gazeteciler Cemiyeti (MGC) üzerine düşen görevleri yapabilse zaten bunları konuşmamıza gerek kalmazdı.
Nefesleri bile duyulmuyor.
Yaşıyorlar mı acaba?.
**
Sevdiğim Laflar;
“ADALET EVRENİN RUHUDUR..”