Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce işaret ettiği gibi “Cumhuriyet fazilettir.”
Demokrasiyi de bu düzlemde tarifleyebiliriz.
Son dönemlerde klişeleşen hak, hukuk, adalet gibi temel unsurları vardır demokrasinin.
Olmazsa olmazı ise ahlaktır.
Ahlak kavramını çıkartın, demokrasiden geriye “hiç” kalır sadece.
Yine seçim kazanabilirsiniz.
Yine para kazanabilirsiniz.
Yine insanlara hükmedebilirsiniz.
Yine başkan olabilirsiniz.
Ama Mersin’de olduğu gibi sadece yüzdelik sayılarla kendinizi ifade edebilir, yüzdelik rakamlarla anılmayı sağlarsınız.
“Her üç kişiden ikisinin oyunu aldım”palavrasından yaratmaya çalıştığınız algının arkasına sığınır, kendinizi meşrulaştırmaya çalışırsınız.
Ceplerine devlet kesesinden para koyup, sözde sınıf atlattığınız adamlarınız sizi yere göğe sığdıramayabilirler.
Yandaş, yalaka ve yoldaş medyanız size övgüler düzer, dağın tepesine çıkartır, başınızı bulutlara değdirir.
Gerçeklikten koparsınız.
“Nirvana’ya ulaştım” zannedersiniz.
Aslında;
İçine düştüğünüz kibir havuzunun dibine inmektesinizdir.
İşin can alıcı kısmı da tam burasıdır.
Gerçeğe uyanıp çıkmaya çalışsanız bile yandaşlarınız, yoldaşlarınız sizin o havuzdan çıkmanıza müsaade etmezler.
Artık siz sadece bir pekmez kazanısınızdır yarattığınız o güruh için.
Siz varsanız yalanacak parmak vardır onlara.
Oysa kazın ayağı her zaman göründüğü gibi olmayabilir.
Yüzdelerle, sayısal ifadelerle “kazandık, kazandınız, kazandım” algısındaki israr; hukuksuzluğu, keyfiliği ve ben yaptım oldu uygulamalarının zeminini oluşturur.
O zemin gerçek değildir.
Kaygandır.
Kaypaktır.
Müsait olmaktır.
Kibir havuzunun bataklığına saplanmaktır.
Demem o ki;
Tercih kazananındır.
**
Sevdiğim Laflar:
“PEKMEZ KAZANININ SİNEĞİ EKSİK OLMAZ!..”